365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

13 Aralık 2011 Salı

TANRI’NIN DOGUM GÜNÜ


Açıkça söylemem gerekirse artık kişisel gelişim kitaplarından biraz soğudum. Yaşam koçlarından da biraz irite olmaya başladım. Çünkü nihayetinde onların işi bu ve biz de onların “müşterisi” konumundayız. Ortada bir iş ilişkisi olduğundan mıdır bilinmez şu günlerde o kitaplardan uzak duruyorum. (Belki bu geçici bir dönemdir. Geçince yeniden okurum bilinmez)
Sevgili arkadaşımın anlattığı,  kişisel gelişim ile ilgili Cem Yılmaz’ın bir şovunda geçen bölümde de söylendiği gibi. “İçinde içinde” kelimelerinden sıkıldım açıkçası.
Bir kişisel gelişim kitabını açıp okumaya başladığınızda size bazı şeyler vermeye çalışır. Çalışır diyorum. Çünkü çalışmaktan daha öteye gidemiyor bana göre. Mutluluk nerede “İçinde içinde”, Huzur nerede “İçinde içinde” Peki dileklerim nasıl gerçek olacak ? “İçinde içinde” J
Tamam anladık. İçimde de  eeee sonuç ? diyor insan bir süreden sonra. Evrenden ne dilersen o olur cümleleri var ya birde ...  Bu kadar fakir insan her gün biraz daha iyi koşullarda yaşamayı dilemiyor mu acaba ? Açlıktan ölmek üzere olan çocuklar karınlarını doyurmayı gerçekten “içten” dilemiyorlar mı acaba ? Peki evlenememiş genç kızlar, günün bilmem kaç saatinde en içten şekilde beyaz atlı prenslerini “yarım ağızlamı istiyorlar acaba ?”
---Bu kitaplarda ben böyle yaptım ve böyle kazandım cümleleri varya... Sen de böyle yaparsan sende kazanırsın belki ? Kazanmazsan sorun yok. Çıkardığım diğer kitabımı okuman gerekiyor demektir ! Demekki henüz buna hazır değilsin… Eğer 2. Kitabımda da istediğin başarıyı elde edemezsen 3. kitabımda kafanda nihayet bir ampül yanacağının garantisini veriyorum. Ama bu ampulün uzun süre yanacağının garantisi bende yok açıkçası. Bu nedenle belki 4. Kitabımı yazarken bende ampulun nasıl sürekli yanık tutulacağını keşfetmiş olurum ve birlikte kalkınmış oluruz işte J
Bu durumda sen milyonluk kitap satışlarınla kalkınmış olurken bende halk içinde bana verdiğin öğütleri uygulamaya çalışıyor olacağım. Mesela 3 gün boyunca kendimi Tanrı’nın yerine koymaya çalışıyorum şu anda. Patronum bana fırça attığında ben nede olsa Tanrı olarak hissettiğim için acaba ona ağzının payını vermeli miyim ? Allah’tan senin kitabında yazdıklarını tam olarak uygulamadım. Yoksa kendimi Tanrı olarak hissederken 3 kuruşluk işimden de olacaktım. “Haa bu arada sana göre o işten olmamın da elbet bir sebebi vardır” “Ama benim ödemem gereken faturalarım olduğu için şimdilik Tanrı değil İNSAN gibi hissetmekte benim için yeterli olacaktır.
Bu kitaplarda anlatılan İNSAN kavramı. Mutlu, güleryüzlü, otoparklarda şıp diye yer bulan, ne dilerlerse gerçek olan, hiç ağlamayan bir film karakterleri gibi geliyor şu günlerde bana J Çizgi filmlerdeki gibi hep 4 ayak üstüne düşen kedi karakterleri gibi. Her bölümde her savaşı kazanmış olurlarya hani onlardan yani...
Ben enerjinin, pozitif düşüncenin, kişisel gelişimin varlığına fazlasıyla inanan bir kişiyim. Ama bugüne kadar okuduğum kitaplarda hep güneşli havalar bana vaat edildiği için 3 günde bir bulutlu havayla karşılaşınca kendi kendime “acaba ben gelişemiyor muyum? “ sorusunu defalarca kendime sormama sebep olmuşlardır. İnsanız sonuçta. Bir kitap okuyoruz ve etkileniyoruz. Diyor ki şöyle dile, böyle düşün , ama öyle dileyip öyle düşününce ben otoparkta hala yer bulamıyorum ? Bu durumda demek ki  ya ben senin kadar iyi düşünüp isteyemiyorum. Ya da senin otoparkların bizim buralardaki kadar dolu değil demek geliyor insanın içinden J
 Bu yazıyı “Tanrı’nın doğum günü” kitabını 1 yıl boyunca okuduğum ve dün akşam istemeye istemeye de olsa bitirdiğim için yazdım sanırım. Ben bu kitap sayesinde “O” nunla konuşmalarımı artırdım. Zor zamanlarımda elime aldığımda, açtığım sayfada o an içinde bulunduğum durumun nedenini ve sonucunu anlattığı için çok sevdim onu. O’nunla konuşabilmenin önemini hissedebildiğim için bu kadar etkilendim.  Bir konunun tüm açıklamasını yaptığı ve benim mantığımı doldurabildiği için ona güvendim. Bu kitabı hayatımın geri kalan bölümde de defalarca okumaya devam edeceğim. Biliyorum ki ne zaman başımda kara bulutlar dolaşacak, ben o kitaptan herhangi bir sayfayı açtığımda bana, yeniden “Korkma küçüğüm” diye sevgiyle seslenecek…
C.Y.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder