“””Mesela susayınca su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
“seni seviyorum” gibi.”””
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
“seni seviyorum” gibi.”””
Nazım Hikmet’in Basit yaşayacaksın şiirinin başlangıç dizelerini koydum buraya. Komplike hayatlarımıza bir çözüm olur belki diye. Keşke her öğretiye uyabilecek kadar basit olabilseydik. Her yerde yayınlanan kısa ve öz cümleler görüyoruz şu günlerde. Paylaşım siteleri özlü sözlerle kaynıyor. Bu kadar paylaşımı yapıyoruz yapmasına da o paylaştığımız şekilde yaşayamıyoruz niyeyse.
Paylaşılan yazılar birbirinden güzel. Hepsini okuduğunda gerçekten kafanda bir ampül yanmasına sebep oluyor. Örneğin diyor ki “ Sevdin mi şöyle seveceksin” “Yaşıyorsan böyle yaşayacaksın”. Sonra aynı yazıyı aylar sonra yine görüyoruz ve ilk defa görmüş gibi heyecanlanarak tekrar yayınlıyoruz. O sırada onun anlattığı şekilde yaşamayı o kadar çok istiyor ama yapamıyoruz.
Çünkü bizler biraz huzursuz varlıklarız. Dağın başında nirvanaya ermediğimiz içinde iç huzursuzluğumuz devam edip gidiyor. Çünkü ödememiz gereken faturalarımız var, kafamızda gerçekleştirmeyi istediğimiz planlarımız var, yetiştirmeye çalıştığımız işlerimiz var, arayıp sormamız gereken kişiler var, her gün devam eden bir hayatı yaşama zorunluluğumuz var kısacası.
Bir arkadaşım Hindistan gezisinden yeni döndü. Ve kendisiyle Hindistan ve halkı üzerine konuştuk. Bu geziden çok etkilenmiş olarak geri dönmüştü. İnsanın mutlaka görmesi gereken bir yer olduğunun altını çizdi sürekli. Bu muhabbette en çok etkilendiğim. Hindistan halkıyla ilgili anlattıklarıydı. Diyordu ki ;Bir şehir düşün ve içindeki insanlar EGO ları olmadan yaşıyorlar. Hiç kimsede en ufak bir ego belirtisi bile yok. En zenginlerinden mekanlardaki garsonlara kadar herkes belli bir iç huzur seviyesine ulaşmışlar. Onları gördüğüm zaman biz burada yaşıyor muyuz diye düşündüm. “ !!
Egosu olmayan bir halkı hayal edemiyorum açıkçası. En azından içinde bulunduğumuz halkı gözlemlediğimde bunun gerçekten bizler için çok uzak bir durum olduğu fark edebiliyorum. Bende, sende , o da egolarımızla o kadar iç içeyiz ki tam olarak ego dan sıyrılıp istediğimiz şekilde yaşayamıyoruz bile. Çoğumuz ben de dahil, içinde bulunduğumuz hayatın “daha iyi” olmasını hayal ederek yaşıyoruz. Daha iyi bir yerde çalışmayı, daha iyi bir evde oturmayı, daha iyi bir insanla olmayı ve en önemlisi daha iyi bir insan olmayı hayal ediyoruz. Ama sanırım daha iyiyi bulmak uğruna içinde bulunduğumuz hayatı kaçırıyoruz.
Etrafımız “Mükemmelliyetci” insanlarla dolu. İstiyorlar ki her şey mükemmel olmak zorunda. O mükemmel çünkü ! Kendini mükemmel, çok iyi, başarılı, harika, çok güzel, çok bilgili görüyor çünkü ! Bir çift laf ettiğiniz bazı insanlarda hemen bir konuşma telaşı başlıyor. “Dur canım o öyle değil böyle, ben bu işi çok iyi biliyorum inan bana. Ki zaten ben her şeyi çok biliyorum da neyse konumuz bu değil J” Mükemmelliyetçi kişiler neden mi böyle davranıyorlar ? Bence bazı eksiklerinin kimseler tarafından görülmemesi için diğer özellikleri ile üstünü kapatmaya çalışıyorlar.
Keşke herkes önce eksiklerini kabul etse. Ve “bir insanın” her şeyi bilemeyeceğini anlayabilseler…
Belki Bir Hindistanlının iç huzuruna hiçbir zaman ulaşamayacağım. Ama belki de bir gün egomu susturup onlar gibi bir insanda olabilirim. Kim bilir ?
Bunun için yapmam gereken ilk iş “BEN” kelimesi ile kurduğum cümlelere dikkatle bakmak olacak.
Bunun için yapmam gereken ilk iş “BEN” kelimesi ile kurduğum cümlelere dikkatle bakmak olacak.
C.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder