365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

7 Aralık 2011 Çarşamba

DİP


Yazdan kalan sıcakların bittiği ve geç gelen sonbaharı yaşıyoruz küçük kasabamızda. Uzun zamandır içimizi ısıtan güneş 2 gündür gözükmez oldu. Garip bir fırtına ve yelken direklerinin birbirine vurarak çıkarttıkları şu uğultu sesi var bu yazının arka fonunda…
Ve sonunda beklediğim bunalım haline geçmiş bulunmaktayım. Bu yeni halim hepimize hayırlı uğurlu olsun. Şikayetçi miyim? ASLA… Gözlerimin şişliğinden, içimdeki boşluktan, yüreğimdeki hüzünden ve hayatımdaki özlemlerden dolayı memnumun bile aslında. Ben Ekim çocuğuyum. Bir yerde okumuştum. “İnsan doğduğu mevsimde huzur bulurmuş” diye. Hepimizin farklı tarzı vardır. Biri umut doludur, biri hep güler yüzlüdür, diğeri pozitiftir ve ben de Melankoliğim işte. Bundandır ağlarken zevk almam sanırım.. Herkesin hayatta ayağa kalkma şekli farklıdır. Bende içimdeki hüzünlerimi yaşayarak ayağa kalkabiliyorum.
Annemi kaybettiğim o günün sonrasında hüzünlü günler ve geceler yaşamıştım. Kafamda “Neden” “Niçin” sorularıyla allak bullak olmuştum uzun zaman. Ve bir gün kendi kendime yaptığım muhabbetin sonunda içinde bulunduğum durumdan şikayet etmekten vazgeçmiştim. Belki kendimi kandırmaktı yaptığım belki de benim polyannacılık şeklim böyleydi. Ama düşüncelerime göre; “şu anda en dipte olduğuma göre inebileceğim daha dip bir nokta olamaz. Bu nedenle bundan sonraki günlerimi yukarı çıkmakla geçireceğim “ demiştim. Ve aynen öyle de oldu. “Dip her zaman güzeldir” fikrim o günlerden bana kaldı işte.
Şu anda da dipteyim. Yine işin içinden çıkamadığım “neden” “niçin” soruları var kafamda. “Neden her şey eksik olmak zorunda””neden bu şekilde yaşamak zorundayım” “neden bu kadar erken kaybettim” “neden hayat bu kadar karışık””Neden sevdiklerimizi yanımızdan alıyorsun” Ve en önemli sorum : “Neden aşkta kalbi verirken yanına beyni de verdin bize” Bu ikisinin birbiriyle uyuşmayacağını bilen Allah’ın elbet bildiği bir şey vardır…
Sonbahar ve şu garip fırtınalar yüzünden yapraklarını düşürmüş bir ağaç gibi hissediyorum kendimi. Ben her sonbaharda bu yaprakları dökmeye alıştım alışmasına da artık yaşım ve gördüklerimden dolayı düşen yapraklara daha çok üzülür oldum…
Ama bu sürecin nasıl işleyeceğini iyi bilen bir insanım. Dipteysem eğer önce olduğum yere- etrafıma bakarım. Ve kendime yüzlerce soru sorarım. Sormaktan vazgeçtiğimde artık her şeyi kabul ederim. Belli bir süre sonra yavaşça ayağa kalkarım. Sonra kendime bir çıkış yolu bulup çıkmam gereken merdivenlerden yavaş yavaş çıkmaya başlarım. Ve işte yine gün ışığı beni bekliyor. O güneş her zaman oradaydı aslında. Ama benim o güneşin değerini anlayabilmem için karanlıkta kalmam gerekiyor bir süre.
C.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder