Son günlerde duyduğum ve gördüğüm kadarıyla işinden artık çok sıkılan, başka hayalleri olan, başka bir yerde olmayı arzulayan ve her sabah o iş yerine gitmek istemeyen insanların sayısı epey fazlaymış. İş deyip geçmemek lazım bana göre. Çünkü işiniz aslında sizin hayatınızdır. Ve hayatınızın uzun bir bölümünü bu işin içinde geçirmek zorundasınız. Ve işinizdeki mutluluk veya mutsuzluk hayatınızın diğer alanlarındaki mutluluk ve huzurunuza etki ediyormuş.
Bundan yıllar önce benimle hiç alakası olmayan bir iş yerinde kocaman 1 yılımı geçirmiştim. Ve her geçen gün gülümsememin azaldığını herkes gibi ben de fark etmek zorunda kalmıştım. Bir iş hayal edin ki her sabah kalkmak zorundasınız, her gün o ofise gitmek zorundasınız, her gün o iş arkadaşlarınızı görmek zorundasınız ve her gün problemli bir sürü insanın suratını ve kahrını çekmek zorundasınız ve bu da yetmiyormuş gibi bir de bilgisayarınıza düşen tüm işlerinizi o gün içinde bitirmek zorundasınız… Akşam 8 de biten mesaide herkes çantasını alıp çıktığında siz hala o bilgisayara düşen işlerinizi bitirmeye çalışmak zorundasınız. Ve akşam işiniz bittikten sonra kısa bir süreliğine ohh diyebilirsiniz. Çok sevinmeyiniz, çünkü tam olarak 10 saat sonra yeniden o iş için uyanacaksınız.. İnsanın zamanla ve hayatla yarışını tam anlamıyla deneyimledim 1 yıl boyunca. Ve bu 1 yıl içinde yerim defalarca değiştirilmişti. Çünkü sevgili patronum benim insanlara “gülümsemediğimden” şikayetçi olduğu için defalarca beni yanına çağırıp “insanlara gülümsemen gerek” uyarısında bulunmuştu. Ben de kendisine hiç utanmadan “karşımdaki negatif insanlara gülümsemem için hiçbir sebep göremiyorum” “Zaten ben burada kalıcı değilim, kendime göre bir iş bulduğumda buradan çıkacağım” demiştim. Ve sevgili patronum beni seviyor olsa gerek bu cümlelerime hiçbir tepki vermezdi. Ne zaman izin istesem “ne o iş aramaya mı gidiyorsun” derdi gülümseyerek, ben de dürüst bir şekilde “evet inşallah bu iş olur” cevabını verirdim.
Ve başka bir anımı anlatmak da istiyorum. Yıllar önce Antalya’da yapılan bankacılık mülakatına gitmem için rahmetli annem tarafından resmen zorlandım. Anneler çocuklarının bankada çalışmasını seviyorlar herhalde ( Sıra beklemekten kurtulacaklarını düşündükleri için de olabilir) Annem tarafından bir güzel giydirilip paketlenmiştim Antalya yollarına, istemeye istemeye gittiğim için Antalya’yı hala hiç sevmem L Sabah saatlerinde benim gibi yollara düşmüş “kurbanlarla” beraber bir odada mülakat sınavına alındık. 7-8 kişi bir odanın içinde ve hepsi birbirine rakip olarak süzme bakışlar fırlatıyordu. Herkese belli sorular soruldu. Bir ürünü nasıl satarsınız sorusu bana da sorulmuştu sonunda. Ben de örnek olarak tenis kursunun insanlara sunumuyla ilgili yarım ağızla birkaç bilgi vermiştim. Ve daha sonra mülakatı yapan kadın herkesin içinde bana dönerek şu cümleleri sarf etti… “Gördüğüm kadarıyla sportif bir hayatınız var, tenis oynuyor, dalış hocalığı yapıyorsunuz. Bizim gibi “normal” insanların para dökerek yapmaya çalıştığı fantastik faaliyetlerle dolu “güzel” bir hayatınız var, neden bir bankada çalışarak hayatınızın şeklini değiştirmeyi istiyorsunuz” diye sorduğunda. Bu dürüst kadına dürüst bir cevap vermem gerektiğini düşünmüş olmalıyım ki “Çünkü annem bankada çalışmamı istiyor” cevabını vermiştim… Bankaya girebilmem için yüksek bir torpilim olmasına rağmen bu cevabımın sonunda işe alınamamıştım J Tabii ki bu geçen diyalogu anneme anlatamadım.(Bu olay üstüne annemin banka müdürüne yarım ağızla selam verdiğini belirtmeliyim sanırım ) Ama ben denedim ve olmadı işte J
Belki o gün o cevap yerine “burada çalışmayı gerçekten çok arzuluyorum” cevabını verme yanlışına düşseydim. Şu anda tüm bu yazıları yazmak yerine saçımı başımı yoluyor olacaktım J
Hayat seçimlerden ibaret derler ya… Bence çok doğru bir kelime. Tam olarak 4 yıldır çalıştığım iş yerimdeyim şu anda. Bu gün günlerden Cuma ve benim aslında izinli olup evde olmam gereken bir gün. Ama sabah 10:00’da kalkıp camda sigara içerken içimden aynen şu cümleleri geçirdim. “Off ne yapacağım ben 3 gün boyunca bu evde, çok sıkılırım, en iyisi üstümü değiştireyim ve arkadaşımın yanına sabah kahvesi içmeye gideyim. Belki gitmişken biraz da çalışırım” edası ile izin günümde ofisimdeyim işte J
C.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder