365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

23 Aralık 2011 Cuma

BODRUM


Rahat bir kasaba burası, O kadar rahat ki örneğin marketler 10:00 civarında açılıp 17:00 olmadan kapatılabiliyor. İnsanlar dükkanlarını erkenden açmak yerine keyiflerine göre açabiliyorlar. Belki de sezonluk bir kasaba olduğu için yazın para kazanıp kışın uykuya yatma ihtiyaçları vardır. Tam olarak uyuyamadıkları içinde keyfe keder bir çalışma şekiller var işte. Bundan dolayı seviyorum belki de bu kasabayı, Rahat insanların, rahat sokak hayvanlarının, rahat ev kadınlarının olduğu bir kasaba çünkü..
Örneğin buradaki “kurumsal” işler rakı masalarında halledilir. Büyük alımlar, büyük işler rakı muhabbetinin sonlarına doğru kahkahalar eşliğinde çözülür. Kurumsal olmayan bir yer olduğu için bir yerde işe girebilmek için belli bir tanıdığınız olması gerekir örneğin. Çok iyi bir üniversitede okuyup yurtdışında master yapmış olmanız bu kasabada çokta fazla işe yaramıyor açıkçası işe giriş aşamasında. CV denen kağıt parçası da pek önemli değil. Sizi sorsalar birkaç kişiye google’dan daha iyi döküm çıkar ortaya..
Bir mekana gittiğinizde çalışanlar ve müşteriler birbirlerini tanıdıkları için hep bir selamlaşma modu vardır burada. Güneşli bir Pazar günü marinadan yola çıkıp şöyle bir yürüyüş yaptığınızda tüm kasaba halkını toplu olarak görebilirsiniz. İlkokul arkadaşınızı, ortaokul arkadaşınızı, eski iş arkadaşınızı bulabilmek için bu kasabada Facebook gibi bir siteye gerek yok örneğin…
Görmeyi istemediğiniz kişileri de mecburen görürsünüz mesela. Çünkü gidilebilecek yerler belli olduğu için bir cumartesi akşamı tüm kasabanın sosyal kişiliklerini bir bir gözlemleyebilirsiniz. Hatta hep beraber aynı yerde yemek yiyerek sürü halinde aynı eğlence merkezinde eğlenebilirsiniz. Bir de buranın dedikodusu meşhurdur. Siz akşam bir yerde eğlendiyseniz, sabah kalktığınızda herkes size sırıtarak bakabilir. İğne yere düşse herkesin haberi olur anlayacağınız.  O oturma odalarının dili olsa da konuşsa keşke kimler kimler konuşulmuştur çay eşliğinde yapılan kadınlar gününde. Buranın erkekleri de dedikoduyu pek severler. Hele bir de rakının dozunu biraz arttırdılar mı. Allah diyorum !
Bu kasabadaki erkekler her akşam en az 2 tek atarlar. İçmek için hep bir bahaneleri vardır çünkü bu kasabada. Yağmur yağar içilir, güneş çıkar içilir, toplaşılır içilir, maçta kazanılır içilir, kaybedilir daha çok içilir, Salı sallanır, Çarşamba çarşafa dolanır derken her gün içmek için bir bahane vardır işte…
Yazları farklı olur bu kasaba. Daracık sokaklarına binlerce araba sığmaya çalışır çünkü. Görüp görebileceğiniz tüm lüks arabalar tarafından trafik felç olabilir bir cumartesi gecesi. Dünyanın önemli ünlüleri ve zenginleri buranın sokaklarında medyaya yakalanmadan dolaşmaya çalışırlar, Ne prensler prensesler gizli gizli gelip dönmüşlerdir buradan. Türk ünlüler ise zaten her yerde olurlar… Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden gelen binlerce insan olur sokaklarda yürürken yanınızda. Her tür insan tipini,  Her tür kıyafeti, saçı, imajı sokaklarda bulabilirsiniz. Buranın entel kesimi de güzeldir. Örneğin bir klasik müzik konserinde karıncaların toprak altından çıktıkları gibi binlerce entel bir anda konser alanına doluşabilirler. Yıldızların altında izlenir konserler , dans gösterileri bu kasabada. İzlediğiniz gösterilerin güzelliği bir kenara, tabak gibi bir dolunay eşliğinde muhteşem bir manzaraya bakarak izlersiniz Sezen Aksu’yu.. Ya da Carmen’i izlerken aklınıza gelen bir düşünceyi daha rahat düşünebilmek için kafanızı sola çevirip tekne direklerinin ışıklı görselini düşüncenize fon olarak kullanabilirsiniz.
Kasabanın en uzak köşesi 25 dakikalık bir mesafedir örneğin. Ama bu kasabalılar o 25 dakikalık mesafeye bile “ooo çok uzak” ” Kim gidecek şimdi oraya” derler.
Evinizle ilgili bir tadilat yaptıracaksanız eğer,paranın tamamını baştan vermişseniz yandınız demektir. Artık sinir harbi ile ustanın peşinden koşturabilirsiniz. Paranın yarısını başta verseniz bile ustanın keyfinin yerine gelmesi gerekir sizin işinizi yapabilmek için. Bu durumda bol bol ustayı rahatsız edip dua etmelisiniz ki işiniz çabuk hallolsun. Çabuktan kastımda 3 hafta falan işte…
Bir de bu kasabanın kadınları zengindir ! Zamanındaki babalar tarım ile uğraşıldığı için erkek çocuklarına verimli toprakları!, kız çocuklarına da verimsiz ! deniz kenarlarını bırakmışlar. Sonradan patlayan turizm ile kadınlar deniz kenarlarının sahibi oldukları için iç güveyliği de bollaşmış bu kasabada J
Memurlar için güzel bir yer olmasına rağmen sürgün yeridir aslında. Çünkü kiralar pahalıdır biraz, pazarı da pahalıdır, yemek içmek zaten diğer yerlere göre pahalı olduğu için bir öğretmen burada sadece yaşayabilir…
Dar sokaklarındaki eski taş evleri, begonvilleri ve Arnavut kaldırımları ile doğal bir sokak stüdyosu havası vardır heryerde.
Kısacası, birbirlerine günaydın diyen rahat insanlar yaşar bu kasabada…
C.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder