365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

7 Kasım 2011 Pazartesi

YALNIZLIK


Neye ihtiyacım var biliyor musun ? Yatağa yatıp yorganı üstüme çekmeye, ya da deve kuşu gibi kafamı kuma gömmeye, kısaca “kendime” ihtiyacım var. Bir süredir kendimde değildim herhalde. Sosyal çevre ile yuvarlanıp gidiyormuşum. Ama bana olur böyle arada kabuğuma çekilme ihtiyacı…
Kaplumbağa gibiyim işte. Sırtımda hayatım yavaş yavaş yürüyorum. Sonra yorulup kabuğuma çekiliveriyorum.  Bu artık benim için dönemlik bir aktivite gibi oldu. Haftanın  belli günleri tenis oynamalıyım, belli günler arkadaşlarıma ayrılmış, belli günleri de tv dizileri doldurmuş ve bir günde sadece kendime ait bırakmışım gibi. Güzel bir aktivite bence. Gerçek olan baki yalnızlığımı derince içime çekmeye ihtiyacım var çünkü.
Açlık gibi bir ihtiyaç, susuzluk gibi. Her şeyi ve herkesi bir kenara bırakıp sessiz odama girmeliyim. Ve dış sesimi susturup iç sesimi dinlemeliyim. Arada ona zaman ayırmazsam bazı ayarlarımda bozulma olabiliyor çünkü.  Bu görevi yerine getirmediğim zaman tahammülsüzlük başlıyor bende. Her şeye karşı tahammülsüzlükte çekilir gibi değil açıkçası.
Nasıl yemek yiyerek vücudumu besliyorum. Nasıl oyun oynayarak beynimi çalıştırıyorum, ruhumu da doyurmam gerekiyor. Ruhumla ilgilenmek hem ona hem bana iyi geliyor…
Ne garip. Sanki 2 kişi var içimde, ve yaptığım her nasıl oluyorsa hem ona hem bana iyi gelebiliyor işte. Doğru ki 2 kişiyiz. İçteki sen ve dıştaki sen. Dıştaki genellikle güler yüzlü olan veya olmaya çalışan, sosyal, gamsız ve güçlü olan… Dıştaki bu haldeyken içtekinde durum nasıl acaba, Parçalı bulutlu ve dışarıdaki kadar gülümsediği de söylenemez. Dışardakine bakıp onu garipsiyor da olabilir aslında.
Düşünsene ben sinirden kahkaha atıyorum. Mutluluktan ağlıyorum. İçerdekinin dışarıdakine bakışını canlandırsana bi gözünde…
Her şeyi olan bir kişi neden kendini yalnız hisseder ? Ailesi, arkadaşları ve çevresinde onun için özel olan insanlar varken kendini yalnız hissetmemesi lazım. Her şeyi olan insanların kendini fakir hissetmesi gibi..
 Aslında yalnızlık kendinden uzaklaştığın anlarda gelir. Sağ köşene oturur, bacak bacak üstüne atıp . “yalnızsın işte” der, ve sonra kafasını hafif yukarı kaldırır. Görevini yapmış olmanın verdiği hazla sırıtır karşında. Sen ise o sırada afallayarak “evet galiba yalnızım” dersin. Ve bu anlarda dünya üzerindeki kimsenin aslında sana pek bir faydası dokunamaz. En kalabalık yere de gitsen. En yorucu iş gününü de geçirsen. Tüm içini bir başkasına da döksen o yalnızlığı sadece “sen “ uzaklaştırabilirsin.
Böyle işte…
2 ileri 1 geri yuvarlanıp gidiyorum yani. Kararlar veriyorum. Bazılarını bozuyorum. Kahkaha atıyorum, sonra ağlayacak gibi kötü hissediyorum. Bazen umutsuzluk içinde kıvranırken bazen içim umutla doluyor. Başkalarına kızıyorum ama genelde sadece kendime kızıyorum. Sonra hayatıma bakıp şükrediyorum. Ve yine şikayete başlıyorum.
Kısaca bugün yalnız hissediyorum… Eve gidip kafamı yorgana gömmeliyim…
C.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder