365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

14 Kasım 2011 Pazartesi

TAKINTI


Bir dönem fazlasıyla takıntılı birisi olarak, takıntı hakkında yazmazsam ayıp olur diye düşündüm. Bundan kaç ay önceydi hatırlamıyorum. Ama aylar boyunca “Takıntı” nın nasıl bir şey olduğunu yeterince deneyimledim. Ve bu aylarca yaşadığım kötü tecrübeyle öğrendim ki takıntı en kötü psikolojik hastalıklardan biriymiş. Hatta depresyon, bunalım, can sıkıntısı yanında halt etmiş.
Takıntımın nasıl başladığını tam olarak hatırlamıyorum Ama en zor anlarımda geldiğinden çok eminim.
Ofisten çıktığımda belli ritüellerim vardır. Arkamdaki camı sıkıca kapatırım, Bilgisayarımı ve müzik setimi kapatırım, Klimaları kontrol ederim ve en son olarak ta kapıyı kilitler sakin bir şekilde evime giderim. Eve gittiğimin 15. dakikasında dang diye beynime bir şey girer ve “acaba camı kapatmayı unuttum mu ?” sorusunu sormaya başlarım. Yaptığım tüm ritüelleri sakin kafayla tek tek gözümde canlandırırım. Ama nedense o camı kapatma sahnesi bir türlü aklıma gelmez işte. 15 dakika önce yaptığım basit bir hareketi nasıl hatırlayamıyorum ?
Ve sonra takıntılı biri olarak kurmaya başlarım. (Hele de yağmur veya fırtına varsa tam bir baş ağrısı) Eğer o cam açıksa, ofisimi su basacak, bilgisayarım bozulacak tüm verilerim kaybolacak. Bilmem kimden fırça yiyeceğim. Eyvah ki ne eyvah.  Bunları bu kadar sakin kurmadığımı da belirtmek isterim.  Sonra hemen elime telefonu alır oralarda olabilecek birini arar ve o camı kontrol ettiririm. Eğer bunu yapmazsam o takıntı beni yer bitirir çünkü. “ Ve her seferinde de o cam kapalı çıkar…”
Bu olay arada bir olsa belki umrumda olmazdı. Ama her Allahın günü aynı şeyi yaşıyorsanız. Farklı şekillerde, Ya cam, ya kapı, yada klima sizin tüm akşamınızın içine edebiliyorsa belli bir sürenin sonunda anlıyorsunuz ki artık “Yaşam kaliteniz” düşmüş hatta diplerde demektir…
Bu takıntı boyutum sadece işle ve ofisle ilgili de olmazdı. Bir şeyi yapmayı unutursam veya bir ürünün siparişini haftalar öncesinden vermiş olmama rağmen yarış sabahı elimde olmaması benim tüm gece hayatımın en kötü anlarımı yaşamama neden olabiliyor işte.  Takıntı bir başladımı tüm hayatınızın içine ediverir kısacası yani… Ve hayatınızdaki tüm alanlarda aynı başarı ile “Takmaya” devam edersiniz. O kadar uçsuz bucaksızdır ki bir bakmışsınız artık eski halinize dönemeyeceksiniz. Eski kafa rahatlığına ulaşamayacaksınız…
Bu durumda annemin arkadaşı psikoloğu aradım. Ona tüm durumumu anlattığımda,  bana 3 ay boyunca beslenmeme çok dikkat etmem gerektiğini, ceviz gibi sağlıklı besinler yiyerek beynimi rahatlatmaya çalışmamı eğer 3 ay sonra yine bu takıntılar devam ediyorsa o zaman ilaç tedavisine başlamamız gerektiğini söyledi…
Buraya kadar her şey normal, fakat ne yaparsam geçmiyor işte… Sonra bir gün bu salak olay her zamanki gibi yeniden başladı… Fakat bu sefer o camı kontrol edebilecek birini bulamadığım için bu sorunla yüzyüze gelerek “ARTIK” çözmem gerektiğinin farkına vardım. (Sonuçta tüm iş hayatım boyunca diğer çalışanlara o camı kaç kere kontrol ettirebilirim ki ? )
Kendi kendime konuştum.
“O” :Bu cam açıksa ne olur ?
BEN :Cam açıksa ofisi su basar,  vs. ve belki de işten atılırım…
O: Peki işten atılırsan ne olur ?
BEN: İşten atılırsam elbet başka bir iş bulurum…
O: Yani bu durum senin için dünyanın sonu değil ?
BEN: Evet sonu değil elbet …
O: Eee o zaman senin derdin ne be güzelim ?
BEN: Evet yaa açıksa açık bana ne çokta umrumda, en kötü işten atılır yeni iş bulurum…
OH BE J
O gün bu gündür ofisin camı,kapısı,bilgisayarı “UMRUMDA BİLE DEĞİL” benim akıl sağlığımdan önemli olmadıklarına göre onlar hakkında kurmayı “REDDETTİM”
C.Y.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder