365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

3 Kasım 2011 Perşembe

EV HALLERİ


Bu sabah garip uyandım, sanki tüm gece ağlamışım gibi gözlerim pörtlek vaziyette şişmişti. Ama ağladığımı hatırlamıyorum.(acaba rüyamda mı ağladım ? )
Ofiste tek başıma 2. günümdeyim. Sıkıldım ve yakında tek başıma yüksek sesli konuşmaya başlayabilirim. Öyle ki can sıkıntısından ofisteki 2 pislik sineği öldürmek için kendimi parçaladığımı fark ettiğim anda kendime geldim.  Çok şükür ki tek başıma çalışmıyorum.
Karşı komşun iyileş ve gel artık J Yoksa bu gidişle ben bu sineklerle arkadaş olacağım.  
Ayrıca dün akşamdan beri Hürrem Sultan mı olsam İsabella Fortuna mı olsam karar veremedim. Hangisini olmam daha iyi olur acaba. Hürrem’in yerinde olup tüm haremle baş etmek istemiyorum. Fortuna’nın yerinde olup ta Hürrem’le baş etmek te istemiyorum. En iyisi ben önce kendim olayım J
Ah bu diziler. Bir zamanlar tenis maçlarına çıkmadan önce “evet ben Spartacus’um ve kill them all” yapıcam dediğimi hala hatırlıyorum. Fakat maça çıktığımda zırhımı ve silahımı evde unutmuş gariban bir asker gibi hissettiğimi söylemek istemiyorum. Spartacusken daha mutluydum sanki. Zaten bu hezimetimden sonra diziyi takip edemez oldum.
Birde” Feriha’nın suçu ne “ dizisi var ki kapıcı kızını kıskanır duruma geliyorum J Sevgili babamla evde dizi izlemek konusunda programımızı oturttuk. Onun önemli bir maçı varsa o zaman ben dizimden feragat edebiliyorum. Ama genel olarak benim programımı uyguluyoruz. Geçen sene Feriha dizisini seyrederken sevgili babam “kızım bu diziyi niye iziliyoruz ki senin baban kapıcı değil ki demişti” bende bunun üzerine “ o zaman Muhteşem Yüzyılı’da izlemeyelim sen de Sultan Süleyman değilsin” demiştim.
Böylelikle dizilerime laf atmaması gerektiğini çok iyi anlamış oldu J Ahh babacım. Kendisini çok seviyorum. Yeni ev halimizde çok güzel bir plan yaptım onun için. Sokakta ne bulursak yiyoruz ama akşam evde yemek beklemek yok J İlk zamanlar “ayakkabını bağlarken zorluk çekiyorsun babacım “ diyerek “artık akşam yemeklerini kesmeliyiz” ile başlayan planım, evde haftada 1 bulaşıkları yıkamak ve arada ütü yapmak dışındaki hiçbir şey yapmamaya kadar geldi. Ama kendisi benimle yaşamaktan gayet memnun gözüküyor.
Bir erkek üzerinde psikolojik baskı kurmak konusunda üstüme tanımıyorum. Evet taktikler konusunda başarısız olsam da psikolojik baskı benim uzmanlık alanımdır. Sevgili babamın alışveriş hastalığını giderebilmek için kendisiyle ince ince konuşmalar yaptım zamanında. Ve bir gün sabah babam odama gelip alacağı şeyi alıp gizli gizli hemen çıktı odamdan. Ertesi gün arkadaşıma gördüğü rüyadan bahsettiğinde anladım neden odamdan kaçtığını.
Rüyasında takım elbise almış. Ve eve geldiğine takım elbisenin renginin siyah yerine lacivert olduğunu farketmiş. (Çok normal biz ailece renk körü olduğumuz için bu tip durumlar ile sık sık karşılaşabiliyoruzJ ) Fakat sorun şu ki en son aldığı takım elbise de lacivertti . Ve rüyasında nasıl kurduysa. Eyvah şimdi aynı renk 2 takım elbise aldığımı nasıl anlatıcam ben diye panik olmuş.
İşte ben buna insan üzerindeki psikolojik baskı derim. Sanırım bu huyumu annemden almışım. Rahmetli annemde otorite ve baskı konusunda üstüne tanımadığım biridir.
Bazen bağırarak ve kavga ederek işleri çözemeyiz. Bu durumlarda yapılması gereken ; az kelime kullanarak kısa cümleler kurulur, gerisi -numaralı- bakışlara kalmıştır J
C.Y.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder