Geçen gün benim için önemli bir şey öğrendim. Aslında bildiğim bir şeydi ama ben bunu yeni öğrendim galiba. Öğrendim ki “Bir kişi sana soru sormadığı zaman ona yaptığın her yorum “ELEŞTİRİDİR.” Aaa ne kadar doğru demiştim kendi kendime. Bunu hiç düşünmemiştim !
Etrafımıza “Yorum” yapmak en sevdiğimiz şeydir. Onun hayatı , bunun yaşam tarzı, şunun sevgilisi, ötekinin dış görünüşü hakkında “Yorum” yaparız. Ama o kişi bu yorumu senden istemedi ki ? O zaman neden eleştiriyorsun ? Ha o anlatsın sen dinle. Yorum yapmana gerek olduğu zaman zaten o sana soracaktır. Sence ben yanlış mı yapıyorum ? Sence böyle yapmasam daha mı iyi olurdu ? gibi ,O zaten senin fikrini merak ettiği zaman bunu sana soracaktır.
Ama bir alışkanlık var işte. O burnumuzu sokmadan rahat edemiyoruz niyeyse J Ha birde istiyoruz ki ben burnumu sokayım ama o benim hayatıma burnunu sokmasın mümkünse. Oldu canım !
Ayrıca başka bir şey daha öğrendim. “Birine yardım ederken 2 kere düşünülmesi gerektiğini ve bu yardımın onun bu durumdan öğreneceği dersi engelleyip engellemeyeceğini düşünmeliymişiz…”
Yine çok mantıklı. Malum bu hayatta düşe kalka yaşıyoruz. Düşüp dizimizi kanatıyoruz. Sonra ağlıyoruz. Üzülüyoruz. Ama sonra bir şekilde ayağa kalkıyoruz. Yaramızı temizliyoruz , gözyaşlarımızı siliyoruz ve yürümeye devam ediyoruz. Ama kalkarken öğreniyoruz ki taşlı yollarda öyle zıplaya zıplaya akıl beş karış havada koşmamak lazımmış…
Ve bir sonraki taşlıkta hemen önceki düşüşümüz aklımıza geliyor ve daha dikkatli yürümeyi “Öğreniyoruz” Bu zaten bizim kendi kendimizede hayatta devam edebileceğimizin bir göstergesi işte..
Ama bazen başka bir durum oluyor. Düştüğümüzde hemen biri gelip bize yardım ediyor. Her düştüğümüzde annemizin gelip bizi kaldırıp, yaralarımızı sardığı gibi. Hatta gerekirse yürüyeceğimiz yollardaki taşları bile “Temizler”. Evet görünüşte bize iyilik yapılmış gibi gelebilir. Ama bana göre bu tam bir iyilik değildir. O kişinin yapması gereken seni yürütmek ve önündeki taşları temizlemek değil, sadece yanında olduğunu hissettirmesidir. Demelidir ki hayat taşlarla doludur. Ama sen düşsende ben senin yanında olacağım ve sen, kendi kendine ayağa kalkmayı becerebilirsin !
Çünkü böyle yetişirsek bir gün o insanı kaybedince ayağa kalkamayız. Yada bağımlı hale geliriz. İşimize, Eşimize, etrafımızdaki her şeye bağımlı olabiliriz. Çünkü biliriz ki onlar olmazsa biz ayağa kalkamayız.
“Tanrının doğum günü” kitabından küçük bir bölüm aktarayım.
Kul çok sevdiği kişi için sürekli o giderse bende ölürüm dermiş. Onsuz ben yaşayamam, O benim “Herşeyim” dermiş. Bunu o kadar içten ve gönülden söylermiş ki. Tanrı buna dayanamayarak bir gün “o” kişiyi yanına alıverirmiş. Yada “o “ insanı onun hayatından uzaklaştırıverirmiş. Sonra kul çok ağlarmış, hayata küsermiş ama anlarmış ki onsuzda yaşayabiliyormuş…
Bu nedenle “öğrendim ki” kişileri sevmeliyiz. Onlara bağımlı olmamalıyız. Çünkü hayatımız boyunca bir çok “kişi” hayatımıza gelecek ve gidecek. Hepsi bize öğretmesi gereken dersleri öğretecek. Bazısı bize kazık atacak, bazısı hayatımızı cehenneme çevirecek, bazısı da cenneti ayaklarımızın altına serecek. Ama elbet günün birinde oda gidecek. Tüm diğerlerinin gittiği gibi. Vermesi gereken dersi verip sınıfından çıkan bir öğretmen gibi oda gidecek işte…
C.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder