365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

9 Kasım 2011 Çarşamba

ÇOCUKLAR


Doğruyu söylemek gerekirse ben çocukları pek sevmem. Pek sevmem derken gerçekten sevmem. Üniversite yıllarımda, arkadaşım bir kreşte dans dersi verirken sırf onu beklemek için o küçük odada 8-9 küçük canavarla baş başa kalmıştım. Ve arkadaşım geldiğinde beni, O küçük canavarlardan birinin omuzlarından tutup yukarı kaldırarak silkelerken yakalamış ve “canım buraya gelmemen benim işim için daha sağlıklı olur” demişti J
Ayrıca hatırladığım kadarıyla ben küçükken eve gelen bir bebeği kucağıma alıp odama çıkartıp “konuşamadığı” için tüm vücudunu hafif hafif cimciklerdim. Sonrada ağlamaya başlayınca panik olup çocuğu annesine geri bırakırdım… (Artık ne kadar deliysem…)
Bu nedenle yıllarca çocuklardan uzak durdum. Hatta yeğenlerimi bile formalite icabı öperim. Yani öpmek istediğim için değil. Ama son yıllarda sevdiğim birkaç çocuk var. Yani topladığımda ben sadece 3 çocuk seviyorum.
Arkadaşımın yeğeni küçük bir bebekken (güzel ve anlamlı gözleri ve kıvırcık saçları olan) bir nedenle benim kucağıma verilmişti. Ben henüz bebek kucakta nasıl tutulur onu bile bilmiyorum. Sanki elimde bir paket ve yere düşmemesi için bir şekilde tutmalıyım işte.
Sonra anlatamayacağım bir duygu hissettim. Onun kocaman gözleri ile bana bakmasından mı yoksa kafasını omzuma yaslamasından mı bilmem ama tarif edemeyeceğim bir şey oldu. Ve o sırada ben bu bebeği bu kadar sevdiysem bir gün kendi bebeğimi nasıl severim diye düşündüm. Ve o gün bu gündür de dileklerim bölümüne 2 bebek yazıyorum. O anı yaşamasaydım dileklerime bebek yazmayı kırk yıl düşünsem aklıma getiremezdim herhalde…
Sevdiğim diğer 2 çocuğa gelince. Harika bir ailenin 3 ve 6 yaşındaki çocukları. Özellikle 3 yaşındaki olana ben aşığım. Evet ona aşık olduğumu itiraf etmemde bir sakınca yok. Hatta dün dayanamayıp ona  “Birgün seni yiyeceğim ve sen öleceksinn “ dediğimde bana gizli gizli gülümsemişti  J  Anne Yeni Zellanda’lı baba Türk. Yarı orda yarı burada yaşıyorlar. Hayatlarını keyif içinde geçiriyorlar. Ve 3 yaşındaki olan hem Türkçe hem İngilizce konuşabiliyor. Ayrıca boyundan büyük raketle tenis oynamaya çalışıyor. Ve en önemlisi onlar çocukluklarını “OMO “reklamlarındaki gibi geçiriyorlar. Doğru ki “Kirlenmek güzeldir”…
Maalesef diye başlamak istiyorum. Maalesef ki bizler genel olarak çocuklarımızı yanlış yetiştiriyoruz. Onlara kötü şeyler yapıyoruz aslında. Etrafınıza baktığınızda ne kadar çok şımarık çocuk var dimi. O çocuğun şımarıklığından annesi bile gururlu. Bencil, şımarık, paylaşmayan, az şey bilerek çok şey bildiğini zanneden, her yaptığına bir “bahane” bulma olayında ustalaşmış çocuklar yetiştiriyoruz. Evet burada oturmuş henüz bir çocuk bile yapmamış birinin bu cümleleri sarf etmesi kolay olabilir!!
Benim, senin ve bizim şu anda içinde bulunduğumuz psikolojik ruh halimizin o çocukluktan geldiğini artık daha iyi anlıyorum. Birkaç örnek vereyim o zaman.
Annelerin çocuklarına yapmayı en çok sevdiği şey “KIYASLAMAKTIR”.Beni seninle , senide ötekiyle kıyaslarlar. Elbette ki bunu yaparken kötü bir niyet taşımazlar… ama aslında kötü bir şey yapmış olurlar işte.  Ben çocukluk hayatım boyunca sürekli başkalarıyla kıyaslandım. “Bak bilmemkim senden daha çalışkan -Senden daha terbiyeli -senden daha akıllı-senden daha başarılı…. Gibi bir sürü cümle kurabilirim.
Ve henüz küçük olan “Ben “ içimden şu cümleyi söylemişimdir. “O benden daha akıllıysa o zaman ben salağım –ben salağım –ben salağım” tüm çocukluğun boyunca ben salağımla büyümüşsen 28 yaşında kortta tenis oynarken yaptığın en ufak bir hatanın sonunda çığlık atarak kendi kendine “SALAKSIN SEN” diyerek sesli olarak bağırabilirsin. Çünkü ben ne de olsa salağım. Bu hatayı yapmam da çok normal ve ben bu hataları hayatım boyunca yapmaya da devam edeceğim ! …
Lütfen çocuklarını başkaları ile kıyaslayan bir anne veya baba görürseniz ona bunun ne kadar yanlış olduğunu söyleyin. O çocuğun derse yatkınlığı olmayabilir, Ama spor konusunda ötekinin hayatta yapamayacağı bir şey yapabilir… Yada müzik yada resim. Her insanın ayrı bir yeteneği vardır. Bu nedenle o çocuklar kıyaslanarak büyüyerek salak olduklarını hissederek hayatları boyunca yetenekli oldukları şeyi bulamayacaklardır.
Çocuk büyütmek bir sanattır derler!! Bir çamuru alırsınız ve ona şekli siz verirsiniz. Ondan çok “dürüst” “vefalı” “sevecen””insancıl”  ve “mutlu” bir birey yaratmak varken onu “psikopata” çevirmenin ne sana ne başkasına bir yararı yok bence.
Son bir cümle. Şu 3 yaşındaki olan aşkım’ın babası , toplara vuramadığı zaman. “Olmuyor yapamıyorsun” gibi bir cümle kurmak yerine “HARİKASIN , HADİ BİRDE AÇARAK VURMAYI DENEYELİM !! “ cümlesini kuruyor …(Küçük bir kelime oynaması ile o çocuk HARİKA olduğunu hissederek büyüyor işte J
Umarım bir gün 2 çocuğum olur.
Ve onları doğru yetiştirecek ve sonuçta vardıkları yerleri görebilecek kadar yaşayabilirim J

AMİN...
C.Y.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder