“Terazi burcuna tavsiye mutlu olmaktan çok mutlu görünmeye çalışırız. Bırakın her şey dağınık kalsın öncelik sizin artık....”
Bu tavsiyeyi fiziksel hayatımda her zaman kullanırım. Odamın aşırı dağınık olması veya bulaşıkların dağ gibi olması veya artık evi temizleme vaktimin gelmesi durumlarında hep bu cümle gelir aklıma…
Ben odası toplu ve her şeyi yerli yerinde olan birisi değilim. Bu sanırım genetik bir durum. Tüm aile fertlerimiz de dağınık olduğu için hiçbirimiz birbirimizi yadırgamadan gül gibi geçinip gittik işte. Bazen rahmetli annem odamı toplamaya kalkardı. Pantolonlarımı ayrı bluzlerimi ayrı yerlere kaldırırdı. İşte o durumlarda asla aradıklarımı bulamayan bir duruma düşerdim. Yani küçük bir odanın içindeki bir pantolonu bulmak ne kadar zor olabilir ki..
Ama öyle kolay değildir işte. Ne zaman ki pantolondan vazgeçersin başka birgün elini attığın çekmeceden pantolon sırıtarak eline geliverir. Geliverir de artık benim için o eski önemin kalmadı be cnm. İşte bu nedenle ben odamı dağıtmaktan zevk alıyorum. Ne kadar evimize hırsız girdiği zamanlar odaların fotoğraflarını çeken polis memuruna “ o odayı çekmeyin oraya girmemiş zaten “ desem de kendime inandıramamıştım. Polisin “ İyi ama bu oda başka nasıl bu hale gelebilir ki “ tepkisini gayet normal karşılayıp ona durumun psikolojisini anlatmak yerine fotoğraf çekmesine karışmamıştım.
Bu felsefeyi gerçek hayatımda son zamanlarda kullanmaya çalışsam da genel olarak tam istediğim manada kullanamıyorum. Sonuçta insanım. 28 yaşındayım. Ve önümde uzun veya kısa bir hayat gözüküyor. Çocuk sahibi olmak istiyorum ama henüz adayım bile yok. Yani aslında belki bir aday var ama ona da net olarak karar veremiyorum.
Hep bir hayalim vardı. Kafama takılan çok önemli bir karar aşamasında elimde bir kumanda olsa ve 10 yıl ileriye alsam. Alsam ve baksam keşke; mutlumuyum, bu seçimden memnunmuyum, Yoksa perişan bir halde mi gözüküyorum. Sevdiğime inandığım ve birlikte mutlu olduğum fakat mantıksal bazı parçaların eksik olduğu “O” güzel insan ile 10 yıl sonraki halimi görebilmeyi o kadar çok isterdim ki. Hem görebilsem hem ona hemde kendime işkence çektirmezdim belki de. Belki işte o zaman tam olarak o andaki mutluluğun tadına varabilirdim.
Acaba karar vermek için zaman makinesinin sevgili bilim adamlarımız tarafından yapılmasını mı beklesem ? Ya da elimi taşın altına mı koysam ? Ama ya elim çok acırsa. Ya o seçimim yüzünden yanlış bir hayatı seçmiş olursam. Sonuçta hayat seçimlerimizden ibarettir. Ben “O” nu seçersem ve 10 yıl sonra mutsuz bir hayatım olursa bunun suçunu onda değil kendimde arar dururum.
Bu kadar karmaşa arasında son günlerde “O” nunla ilgili “Bırak dağınık kalsın” diyorum. Bugüne kadar toplamaya çalıştım da ne oldu. Hala 1 ileri 2 geri modunda yaşıyorsam toplamanın artık pekte bir önemi kalmadığına inanıyorum. Bu nedenle şimdilik “O”nunla ilgili durumumda sadece önüme gelen yemeği yemeyi tercih ediyorum. Çünkü şuanda onu kremalı soslu bir makarna olarak görüyorum. İleride gözüme hiçç sevmediğim bamya gibi de gözükebilir. Ya da çok sevdiğim karışık pizza gibi de gözükebilir. Hayat işte her şeyde %50 ihtimalle ilerliyoruz.
Galiba hayat puzzle parçalarını birleştirmek kadar kolay bir aktivite değil. Çoğu parçayı bulup yerleştirsem bile birkaç parçanın kayıp olduğunu fark ettiğimde yine üzülüyorum işte. Üzülmek mi yoksa hayatımı kontrol edememe hırsımı onu da bilmiyorum.
Ama son günler de çözemediğim ve içinde çıkamadığım durumlarda bunu uygulamaya çalışıyor ve kendime “Bırak dağınık kalsın” diyorum.
Belki seçmem gereken durumu sadece ertelemiş oluyorum. Ama itiraf ediyorum bu dağınıklık duygusu beni mutlu ediyor J
C.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder