365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

30 Ocak 2012 Pazartesi

HUZUR


Değişik, güzel, eğlenceli , mutlu  ve huzurlu bir haftasonu geçirmenin verdiği mutluluk duygusu var suratımda.  Neden değişik ve güzel olduğunu bu sabah fark edebildim. Çünkü fark ettim kii ben tüm hafta sonu boyunca hiç düşünmemişim. Hiç düşünmeden yaşamak ne güzelmiş öyle. Tam olarak kocaman 3 gece 2 gün boyunca hiç düşünmemişim. Elbette ki düşündüm. Ama öyle ıvır zıvır şeyleri düşündüm, Bugün ne giysem, makyajımı nasıl yapsam, yeni saç rengim nasıl olsun, bu akşam ne yesek gibi güzel ve mutlu edici şeyleri düşünmüşüm sadece…
Bu hafta sonu “ben kimim?” “amacım ne?” “dileklerim olacak mı?” “ya olmazsa” gibi garip kurgular yapmadan geçirdim. İnsan kurdukça, düşündükçe zorlaşıyor ya hani… benim derdimde tam olarak bu işte. Oturup düşünebilmek için kendime zaman ve mekan ayarlayabilecek kadar garip bir insanım işte. Oysa bu haftasonu rüya gibiydi benim için. Bu kadar basit düşünce ve basit eylemlerle daha önce yaşamışmıydım. Elbette ki yaşamıştım. Üniversite hayatım boyunca böyle basit yaşadım ben. Kafama tokadan başka şeyleri takmadım uzun yıllar. Ne giysem, ne yesem düşünceleri dışında bir şey düşünmemek ne güzelmiş öyle. Sıfır beklentiyle yaşamak ne kadar güzelmiş. Hani susayınca su içmek kadar basit işte. Oysa ben susadığım zaman su içmek yerine, “neden sürekli susuyorum ben ? “ Ya bir gün çok susarsam ve su bulamazsam” gibi garip kurmalar eşliğinde en basit bir olayı bile dev bir sorun haline getirebiliyorum. Dertsiz başıma dert arıyor da olabilirim bilemiyorum…
Bu kafa yapısına sahip olabilmek için yapılması gereken bazı aktiviteler var. Örneğin uyandığınızda saçma da olsa gülümsemek gerek, sabah gülerek uyandığınızda tüm gün bu aktiviteye devam ediyorsunuz, Sonra yataktan öyle ha diyip kalkmamak lazım. Şöyle bir sağa bir sola dönüp mırr mırr gerinmek lazım,  Gözlerini açıp dışarıya bakıp sonrada yeniden gözlerini kapatıp sıcak battaniyene son bir kez sarılmak ve vedalaşmak lazım. Tatlı vedalaşmayı yaptıktan sonra şimdi artık gönül rahatlığıyla yataktan kalkabiliriz J Ve sıra kahvaltı zamanında. Mutfağa girerek çayın suyunu koymak ne güzelmiş öyle ? Hele bir de peynirleri istediğiniz düzgünlükte kestiyseniz sizden keyiflisi olmuyor. Haa bir de eğer fırsatınız varsa bahçeye gidip portakal ağacına çıkıp portakalları toplamalısınız. Farmville oynamaktan daha keyifli en azından. Merdiveni uygun yere yerleştirip basamakları her çıkışınızda o portakalları koparıyorsunuz ya, haa bir de en son basamağa çıktığınızda o en tepedeki kocaman portakalı almak için verdiğiniz kol uzatma eyleminden sonra galip gelen siz oluyorsunuz ya işte keyifli bir an daha. Şimdi torbanızı alıp mutfağa giderek kahvaltınızın kalan bölümüne geçebilirsiniz. Taze sıkılmış portakal suyu diye buna derim ben J
Kahvaltıdan sonra yapılması gereken en önemli aktivite , “yürüyüş yapmak” ..son günlerde kendimi hep amaçsızca bir o tarafa bir bu tarafa yürürken bulmuştum. Bir gün bir sahilde diğer gün başka bir deniz kenarında yürüdüm. İnsan yürüdükçe kendini nasıl iyi hissediyor bilmiyorum. Ama hissediyor işte. Uzun yürüyüşler yapmak, yürürken manzaraların tadını çıkarmak, soluklanmak için bir kenara oturup muhteşem manzaranın farkına varabilmek ve yaşadığın şehirden dolayı şükretmek ne güzelmiş. Mağazaların önünden, kafelerden, sokaklardan geçmek, ve sokakta gördüğün her köpeğe “Ayy seni yirim benn” diye garip mimikler yaparak sevgi göstermek, ne güzelmiş öyle. Ve uzun yürüyüşün ardından bir kafede oturup türk kahvesi eşliğinde gelen geçen insanları gözlemlemek, bazen sessizce oturmak, bazen de bıdır bıdır konuşmak. Ve yürüyüşün verdiği hafif yorgunluk hissini kafede oturarak gidermek.
Kısaca düşünmeden geçirilen her an bence altın değerinde. O kadar değerli ki kafanda soru işaretleri olmadan o muhteşem manzaraya bakmak. Çünkü soru işaretleri yüzünden baktığın manzarayı algılayamıyorsun bile… Bu nedenle düşünmeden geçirdiğiniz BASİT anlarınız var ya, Hani o çok susadığınızda yataktan kalkıp su içtiğiniz o kısa an. İşte o anların değerini bilmek lazım. Ben değerini bilmeye çalışıyorum en azından.  Bu dinginlik halimi bir süre daha devam ettirmek istiyorum. Artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu bulmaya çalışıp kendimi doğruyu yapmak için kasmak istemiyorum. Derler ya hani su yolunu bulur. Ben de o suyun yolunu rahat bırakmak istiyorum. Bu halim elbet değişecek, yine takıntılarım geri gelecek. Ama olsun şu anda huzurluyum ya. Sonrasını düşünmeye ne gerek var dimi ama J
C.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder