365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

17 Şubat 2012 Cuma

NOTR


Nötr durumda olmanın ne demek olduğunu hepimiz biliriz. Biliriz ki hayatımızın bazı dönemlerinde nötr duruma geçeriz. Bu dönemlerde ne yüksek sesle kahkaha atarız ne de haykırarak ağlarız. Sanki bazı duygularımız kanın vücuttan çekilmesi gibi çekilivermiştir içimizden. Bazı duyguların eksikliği aslında rahatlık verir insana. Ama sonunda şiddetli bir fırtınanın geleceğini biliyorsanız eğer biraz gerginlikte yapabilir vücutta. Evet dün ve bugün tamamiyle nötr durumdayım. 2 günlük bu durum ne zaman değişir hiçbir fikrim yok. Ama şimdilik tadını çıkarmaya çalışıyorum.
Kısaca dünyaya boş gözlerle ve boş bir kalple bakıyorum. Kocaman bir sıfır’ın kenarında gibi hissediyorum kendimi. Duygu durumu sürekli değişen benim bile duygu durumumda herhangi bir değişiklik olmuyor son 2 gündür. Ne heyecanlanıyorum, ne üzülüyorum, ne seviniyorum. Sadece yaşıyorum işte. Kalkıp rutin günlerimi yaşıyorum sadece. Benim gibi bir kişilikseniz eğer, ve kendinizi bu şekilde tanıyıp kabul ettiyseniz bu durumunuz biraz garip ama bir o kadar da hoş gelebiliyor insana.
Ben hayatı coşku ile yaşamayı seven bir varlığımdır. Ne kadar bu coşkuları yaşadığımı çoğu kişi fark etmese de ben coşkuyu çok severim hayatımda. Hayatımda iniş çıkışların olması beni ayakta tutandır. Çok büyük bir mutluluğu sonra üzülmemek için yaşamaktan vaz geçecek bir kişi değilimdir ben. Elim acıyacak diye taşın altına koymaktan vazgeçmem ben. Çünkü bana göre yaşıyorsak eğer, gerçekten yaşamak lazım hayatı. Öyle kenarından aman bana bi zarar gelmesin diye bazı duygulara kendimi kapatıp sadece seyretmeyi sevmem ben. Aşık oluyorsam eğer sonundaki göz yaşlarını da kabul etmişimdir her zaman. Yaşadıklarım benim yanıma kar kalanlardır çünkü.
Son 2 gündür işte bu coşku eksikliğini çekiyorum hayatımda. Çok sevdiğim dizi başladığında bile arkamı dönüp başka bir şeyle ilgilenebilecek kadar garibim yani. Hani yemeği tadarsın ve “bunda bir şey eksik” dersin. Düşünüp bir sürü ihtimali sunarsın. Şu eksik, belki şu da eksik diye. İşte bende de hayat coşkusu eksik.
Ama olsun. Bugünlerde geçecek elbet. Benim iç dünyam bu kadar sakinliği elbet kaldıramayacaktır. Ve sonunda isyan bayrağını çekerek eski formuna geri gelecektir elbette. Ben hayatın en çok hangi özelliğini seviyorum biliyor musun? Bilmiyorsun tabii saçma bir soru oldu J
Ben hayatın “değişebilirliğini “seviyorum. Kendini yenilemesini seviyorum. Hayatımızın şekli değişmese bile (ki benim uzun yıllardır herhangi bir şekil değişikliği yaşadığım falan yok)  bizim hayatı yaşama şeklimiz değişiyor. Her gün aynı şeyleri yapan insanların her gününün birbirinden farklı olmasının başka nasıl bir açıklaması olabilir ki ? Kısaca bekliyorum. Her zamanki gibi bekliyorum yine. Kanepeye uzanmış, yanımda kahvem, üstümde battaniyem boş gözlerle tv ekranına bakıyorum. Ama elbet bir gün değişecek.
Gün gelecek benim gözlerim yeniden parlayacak. Yanağımdaki gamzem yine çok gülmekten dolayı çukurlaşacak. Yine mutluluktan dolayı dünyanın rengi toz pembeye dönecek. Bir sabah kalktığımda heyecanla yataktan kalkıp en sevdiğim parça eşliğinde giyineceğim belki. Sonra yine koşarak işe gideceğim. Belki hayatım değişmeyecek ama benim onu algılama şeklim yeniden değişecek.
C.Y.

1 yorum: