365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

6 Şubat 2012 Pazartesi

DUA


Belki fantastik bir hayal gücüne sahibim. Belki de günümüz dünyası için istediklerim birazcık fantastik kalıyor. Belki de bir ütopyanın hayalini kuruyorum. Ya da kayıp şehir Atlantis’i bulmakla, benim dileğimin gerçekleşmesi arasında pek bir fark yok belki de. Ama olsun… Ben her gece dua etmeye ve dilemeye devam edeceğim. Belki olur belki olmaz. Ama yüzde 50 şansımın olması bile bana yetiyor açıkçası.
Malum geçen gün Kandil’di. Kandil’lerde dilediklerimiz gerçek olurmuş ya hani. Ben de en içten bir şekilde dileklerimi sıraladım. Tanrı ile muhabbetlerim hep çok keyiflidir benim. Konuşurum, bazen pazarlık yaparım !, bazen anlaşma yaparım ! Ve en önemlisi de onunla Siz’le başlayan cümlelerle anlaşırım. Benimde anlaşma şeklim böyle işte. Bazen çok kızıyorum. Niye böyle yapıyorsunuz diye isyan ediyorum ama hemen sakinleşiyorum sonra. İçimdeki ses beni sakinleştiriyor. Karşılıklı iletişim konusunda en sevdiğim yöntem önce sorumu sormak, sonrada tüm beyin sesimi susturup iç sesimden gelecek cevabı dinlemek oluyor. Soruyorum Bu olacak mı ? Ve korkuyla bekliyorum. Gözlerimi kısıp eyvah ya hayır derse diye.. Ama EVET diyor. Evet işte.. o bana 1-2 gün yetiyor. 2 gün sonra ben yine isyan bayrağımı açıyorum gerçi , hani bana evet demiştiniz diye J Kısaca böyle yuvarlanıp gidiyorumJ
Dileklerimi sıralarken öncelik sırası benim için çok önemlidir. Hangisini önce dilersem o olur gibi geliyor bana. Bu seferde güzel dilekler diledim. Öncelikle bana, aileme ve arkadaşlarıma sağlık diledim. Çünkü bana göre her şeyin başı sağlıktır. Sonraki dileğim, İç huzura sahip olmak ve mutlu olmaktı. Ve sonraki dileğimde “Bir gün yatağıma başımı koyduğumda onun varlığından dolayı size teşekkür edeceğim bir insan “ diledim. Bence yeterince kısa ama gayet kapsamlı bir dilekti bu. Öyle hayatımın prensi olsun, şöyle yakışıklı olsun, beni böyle sevsin, şöyle böyle olsuna gerek yok. Zaten onun varlığı için size şükrediyorsam bu insan iyi özelliklere sahip biri olacaktır. Ve son dileğim olarak ta dünyanın farklı yerlerini görebilecek maddi olanağa ve zamana sahip olmaktı..
 İşte bitti. Dileklerim kandil gecesi için sona erdi. Gerisi bu dileklerin gerçekleşmesi için içimdeki inancı söndürmeden sabretmek olacak sanırım. 
Bir şeyden bahsetmek istiyorum. Geçen gün tv’de konuşan laz uşağı çok güzel bir açıklama yaptı. 80-90 hanelik bir ailesi olduğunu ve sülalesinde sadece 2 boşanmanın yaşandığını anlattı. O 2 kişide 20 yıllık evliliklerini ne yaptılarsa da kurtaramamışlar. Babasının öğüdünü anlattı bir de. Ve dediki bir insanı öyle bir sevecesun ki, saçının her teline kadar sevecesun, O saçtan 1 teli sevemeyusan  eğer o tel sana 40 yıl batayii… Ne kadar doğru değil mi? Çok sevdiklerimizin bile bazı şeyleri bize batarken mantık evliliği yaparak dünya evine girenleri düşünemiyorum açıkçası. Sevmediğin kocanla  aynı yastığa baş koymanın, katilinle aynı yastığa baş koymakla ne farkı olabilir ki, Her sabah o insanın suratını görerek başlayacağın günlerden ne hayır gelirki sana ?
Haa mantık mı ? Ben yüzde yüz mantıklı biri olarak bile buna mantıklı diyemem. Hepimiz aslında aynı şeyi arıyoruz. Tek istediğimiz sevgi… Sevmek ve sevilmek istiyoruz. Bu kadar basit bir dilek bile günümüzde milyonlarca kişinin açlığını çektiği bir şey. Alt tarafı sevgi dediğimiz şey ne kadar önemliymiş değil mi ? Şu gergin olan insanlar, sevseler ve sevilseler yine böyle olurlar mıydı acaba ? Bence olmazlardı…
 “Allah hepimize yastığa başımızı koyduğumuzda şükredeceğimiz ve teşekkür edeceğimiz bir hayat versin”
AMİN !
C.Y.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder