365 yazı ve ben

365 yazı ve ben

4 Kasım 2013 Pazartesi

3 dakika lütfen !


Bu yazıda kendimle ilgili bir şeyler anlatmayacağım. Ya da yeni öğrendiğim bilgiler de vermeyeceğim, ya da yeni duygu durumlarımı da paylaşmayacağım. Sadece bazı şeyler yazacağım. Ve yazdıklarımın tek bir amacı var. Biraz olsun düşünmek ve empati kurmak…

Dünyada her gün, her an bu tarz durumlara maruz kalan kadınları düşünmenizi istiyorum. Aslında sadece kadın olarak bakmamak gerekir. Kadın, genç kız, erkek veya çocuk olarak. Kısaca “İnsan” olarak bakmanızı rica ediyorum. Kendinizi onların yerine koymanızı ve sadece 3 dk. Düşünmenizi…


Bir kız çocuğu düşünelim mesela, hayata güzel gören gözlerle bakan, çikolata ile mutlu olabilen ve kötülüklerle henüz tanışmayan bir kız çocuğu..Canından çok sevdiği babası tarafından tecavüze uğramış, hem de defalarca, ya da amcası ya da dayısı, ya da amca oğlu tarafından… Sesini çıkartamamış ve yıllardır içinde bir yerlerde gizli olarak saklamış ve kendini suçlayarak büyümüş. Söylemiş olsa bile aile fertleri tarafından susturulmuş. Belki anne “annelik görevini” yapmak adına bu olayı gizlemiş ve ağzında “aman yuvamız bozulmasın” “aman ağzımızın tadı bozulmasın” cümleleriyle yaşanan olayları halının altına süpürmüş…

Bir genç kız düşünelim mesela, yıllarca okumuş yok liseydi, yok üniversiteydi, sınavlardı, sözlülerdi derken mezun olmuş. Zorlu sınavlara girmiş devlet memuru olabilmek ve emekli sandığı güvencesine girebilmek için. Uzun bir süre bekledikten sonra nihayet ataması çıkmış. Kendini başarmış hissediyor ve ev ekonomisine katkıda bulunacağı için de pek keyifli. Ama işler hiçte toz pembe değil bundan sonra. Her gün iş yerinde sözlü ve temaslı tacizlere mağruz kalıyor, hem de üst düzey bir yönetici tarafından belki de, şikayet edebileceği kapılar da kapanmış ve hayatına devam edebilmek için susmak ve olanlara boyun eğmek zorunda. Bu devirde yeni iş bulmanın ne zor olduğunu bilirsiniz sizde. Kafasında “diğer iş yerinde de buna benzer şeyler olmayacağının bir garantisi var mı ki” diye düşünerek içine su serpmeye çalışıyor…

Bir genç kız düşünelim mesela. Büyük bir şehirde okulundan çıkmış, keyfi yerinde evine gitmek üzere otobüse binmiş. Otobüs tıklım tıklım ve yan taraftaki 50 li yaşlarındaki adam tarafından elle taciz ediliyor… Sesini kısmış ve bu işkencenin bitmesini diliyor içinden, dua etmek dışında ne yapabilir ki ? Sesini çıkarsa ne olur acaba ? Gözlemlediğim kadarıyla tüm otobüs kıza garip bir şekilde bakıp kafasını çevirir. Çünkü otobüstekilerin tek derdi, biran önce evlerine ulaşmak. Şimdi kim uğraşacak hiç tanımadığı bir genç kız için akşam akşam…Hem zaten kız kuyruk sallamasa adam niye taciz de bulunsun ki.. Haketmiştir o kız kesin…

3 farklı kişinin yaşadığı 3 faklı gerçek var karşımızda. Hepimizin bildiği, her gün gazetelerin sayfalarında boy boy gördüğümüz haberler bunlar. Her gün televizyonlarda izlediğimiz, izlediğimizde içimizde hafif bir ürperti hissettiğimiz ve cık cık diyerek ve biraz üzülerek kendi hayatımıza devam ettiğimiz durumlar. Belki de şöyleyizdir ? itiraf edemesek te ? Akşam haberlerinde tecavüze uğrayan bir kadını izlerken tv karşısında elimizdeki meyveleri soyarken dikkatimizi çeker haber. Pür dikkat izliyoruz.. Önce vah vah diyoruz ! , sonra iç sesimiz konuşuyor, kim bilir ne yaptı da tecavüze uğradı ! elbet vardır bir sebebi ! çok şükür yarabbim ne hayatlar var ! halimize şükretmek lazım ! …

Sonra bir sonraki haber ekranda gözüküyor. Ekranda şirin bir köpek arabaya oturtulmuş, emniyet kemeri takılmış ve sahibinin komutlarıyla birlikte araba kullanıyor. Allahım ne enteresan, çünkü köpek o küçük patileri ile vites bile değiştirebiliyor ! ne müthiş dimi ama J 

Ve hayat devam eder… 

Ta ki, tv de gördüğümüz olaylar başımıza gelene kadar biz sadece cık cık deriz. Ta ki başımıza gelir. Ve bir gün bir bakmışız etrafta kimse yok ! çünkü herkes akşam meyvesini soymak ve haline şükretmekle meşguldür… (üzgünüm brütüs

Mesela ,otobüste yan taraftaki kız tacize uğradığı gün sesini çıkarmayan kişi, bir gün kendi tacize uğradığı zaman ve sesini duyurmaya çalıştığında insanların suratındaki anlamsız baş çevirme hareketlerini görünce şoka uğrar.  Ve içinden der ki 

“Yazıklar olsun, ne hale geldi bu insanlık !”

Sevgiler,

“Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.” ALBERT EINSTEIN
C.Y.
  



3 Kasım 2013 Pazar

YENİ



Bu yazının arka fonunda, John Newman- Love Me Again parçası çalıyor. Masanın sol tarafında tüten kahve ve ofiste bıdır bıdır çalışan sevdiğim insanlar var. Kısacası tam olarak olmak istediğim yerdeyim. Saat 7’de uyanmış olmamın da bu enerjiye bir katkısı olabilir belki de…


Bir sabah uyanırsın ve artık bazı şeyler hiçbir zaman eskisi gibi olmaz ya hani, işte öyle hissediyorum. Sihirli bir değnek değmesi  mi, bazı yaşananların sonucu mu, okunan kitaplar, konuşulan sohbetler mi, izlediğim filmler mi, gördüğüm yerler mi, karşıma çıkan farklı insanlar mı, yada sadece derin derin nefes alıp vermek mi ? Sebebini bilmiyorum. Artık sebeplerle, nedenlerle çokta ilgilenmiyorum çünkü. Sorgulamalarımı azalttım. En güzel anların içinden kendimi çıkartıp neden-niçin sorularını sorup durmaktan vazgeçtim birazcık. Artık olmam gereken yerde, beraber olmam gereken insanlarla olduğumun bilincinde olarak yaşıyorum.
Herşey olması gerektiği gibi Mükemmeldir” cümlesini o kadar çok tekrar ettim ki, beynim artık buna inancını kazanmış durumda belki de. Bazı cümleler vardır. Bazı telkinler, bazı kelimeler sihirlidir. Belki de bu kelimeler sayesinde iyileşiyorum. Yavaş yavaş ve derinden iyileşiyorum.  Cümlelerimden AMA kelimesini çıkartmaya çalışıyorum. Şikayet etmemeye çalışıyorum. Teşekkür ediyorum. İnsanlara dokunmaya başlıyorum. Kısaca değişiyorum ve yaşamaya başlıyorum…

Ne hissettiğimi tam olarak ifade edemeyebilirim.  Hala kafamın derinliklerinde sürekli negatif konuşan bir tarafım var. Hala konuşmaya, direnmeye ve belki de üzerine düşen görevlerini yerine getirmeye çalışıyor. Garip cümlelerine devam ediyor işte. Cılız da olsa, bazen bağırarak ta olsa bana negatif sesini duyurma çabalarında.  Yılların alışkanlığı var sonuçta, bir anda gitmesini beklemiyorum. Aslında gitmeyeceğini de biliyorum. Sadece artık kabullendim. O sesi kabullendim ve onu dinlesem bile inanmamaya çalışıyorum. Hayata karşı kabullenme safhasındayım belki de. Değiştirme gücümün olduğunun bilincine vardım. Ve değiştiremediğim durumların güzelliğini deneyimliyorum. Artık bahaneler üretme huyumu azaltıyorum.  Kendimi bu haliyle kabul ediyorum. Şu andaki zaman diliminde olmam gerekenin en iyi halinde olduğuma inanıyorum.  Doğru ve yanlışlara çok takılmamaya çalışıyorum. Yaşamın getirdiklerini bazen değiştiremeyeceğimin farkına varıyorum.

Yazılacak çok şey var aslında, paylaşmak istediğim çok konu var. Belki başka zaman paylaşabilirim.

Tam olarak anlatamadım galiba dimi ??

olsun bu kadarı da bana yeter…

Sevgilerimle…

C.Y.