Hayatta hepimiz güvenli bir liman ararız. Huzurlu bir evimiz olsun isteriz. Fırtınalardan, yağmurlardan korunmak için çatıya ihtiyaç duyarız. Bizi seven ve bizim sevdiğimiz insanların yanımızda olmasını dileriz, sağlıklı olmayı arzularız, garanti bir işyerinde olmayı ve her ay belli bir paranın cebimize girmesini bekleriz, hayatta güven duygusunu bize verebilecek her konu ile ilgili planlama yaparız.
Bugün benim için çok önemli bir şey öğrendim. Belki de hayatımı değiştirecek bir şey bu öğrendiğim. Hayatımın son yıllarında sürekli tekrar ettiğim bir cümle var. Hep istiyorum ki, “keşke bundan 10 yıl sonrasında ki 3 dk’mı görebilseydim” “o zaman her şey çok farklı olurdu” Bir insan neden sürekli geleceğindeki halini görmek ister ? Tabii ki kendini garantiye almak için ister. Ama öğrendim ki, hayatın garantisi yokmuş. Hiçbir şeyin garantisi yokmuş. Sağlığının, zenginliğinin ve mutluluğunun garantisi yokmuş. Bunu biliyordum bilmesine de insan tam hissetmeden anlamıyor işte. Ben hep güvenli limanlar aradım hayatımda. Hep sebep sonuçlar vardı benim için. Böyle davranırsam sonunda buna ulaşırım. Böyle davranmazsam da sonun da böyle olur gibi kalıplaşmış fikirlerim var benim. Öyle ki ne istediğimi anlayamayacak bir hale gelmişim.
Hayal et: “Şu anda olduğum limanda deniz çok sakin , arada bir fırtınalar falan oluyor aslında, marinadaki yerimde garanti, her sabah ekmeğimi aldığım markette tekneme çok yakın, bu limanda sevdiğim birkaç kişi de var. Bazen güzel anlarımda oluyor aslında ama genel olarak ta can sıkıntısı çekiyorum. Ama güvendeyim. Bu limanın dışındaki dalgalı denizleri görmeye ne gerek var ki, hem buranın doğası da güzel. Dünyanın geri kalanındaki doğa da buna benzer değil midir ki zaten? Ben burada güvendeyim işte. Hayatımın geri kalan kısmını bu güvenli limanda geçirmeliyim…
“Fakat sürekli konuşan o iç sesimi ne yapacağım. Akşamüstüleri teknemin üstünde keyif yaparken baktığım uçsuz bucaksız deniz.. neden her gün o denizin diğer taraflarını merak ediyorum. Neden her gün marina ile sözleşmemi iptal ettirip, marketle ve sevdiklerimle vedalaşıp, demirimi alıp yelkenleri doldurup o denize açılmanın hayalini kurarken buluyorum kendimi ? Neden denizin öte yakasını merak ediyorum sürekli. Acaba orada ne var ki ? sonra bildik döngü ile kafamı karaya çeviriyorum. Ve dış sesimle diyorum ki, “Ama burada güvendesin !” “Buradan ayrılmakla mantıksız bir hareket etmiş olursun”
İşte bu anlattığım gibi hissediyorum. Güvenli limanlarını terk edemeyen bir denizci gibiyim. İstiyorum ki hayatım garantili olsun, istiyorum ki yarınım belli olsun.
Ama böyle bir dünya yokmuş ? Hayatını garantiye almak gibi bir şansın yokmuş. Bunu fark edince çok şaşırdım. Bu güne kadarki saçma planlarımı ve çırpınmalarımı düşündüm de, sanırım tanrı yukarıdaki yerinden bana epeyce gülmüştür..
Ben en büyük hatayı, ya dünde ya da gelecekte yaşamaya çalışarak yapmışım. Ya dünü sorgulamışım. “acaba şöyle yapsam değiştirebilir miydim, böyle olsa daha mı iyi olurdu” diye, ya da yarınıma bakmışım “böyle yaparsam bu olur mu acaba?” ve böylelikle “yaşamam gereken anların hiç birinde ben yokmuşum aslında. Fiziken orada bulunmuşum belki ama kafam ya geçmişte yada gelecekteymiş.
Sonuca gelirsek eğer, ben bu limandan çok sıkıldım! Bu nedenle marina ile sözleşmemi iptal edip, tanıdıklarımla vedalaşıp demirimi alıp, yelkenlerimi basıp bu güvenli limanları terk ediyorum!
Belki nereye doğru yol alacağım belli değil. Ne yöne gitmem gerektiği hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Sadece rüzgarın ve gönlümün götürdüğü yerlere gideceğimi biliyorum. Fırtınalarda olacak elbet, belki yelkenim yırtılır belki de batıp ölürüm. Belki de çok mutlu olurum kim bilir.
Hayat , yaşayıp görmek lazım sadece, kurmadan ve planlamadan…
C.Y.